Sivil Savunma ve Afet Yönetimi

Pazartesi

Zemin Sıvılaşması: Deprem Güvenliği İçin Kritik Bir Tehdit

zemini sıvılaşan bina

Depremler doğal olaylardır; ancak bu olayların afete dönüşüp dönüşmemesi, insan eliyle yapılan yapıların dayanıklılığına bağlıdır. Eğer yapı üretim süreci tüm teknik kurallara uygun şekilde yürütülseydi, depremler sadece bir yer sarsıntısı olarak kalırdı. Ne yazık ki yapı stokumuzun ve zemin koşullarımızın yetersizliği, geçmişte yaşadığımız depremleri doğa olayından çıkarıp yıkıcı afetlere dönüştürmüştür.

Deprem hasarlarının yoğun olduğu bölgelerin çoğu, verimli tarım arazileri üzerine kurulmuş şehirlerdir. Bu nedenle, ana kayanın derinde olduğu ve zemin koşullarının zayıf olduğu alanlarda, özellikle sıvılaşma riski taşıyan zeminlerde inşa edilen yapılar ağır hasar görmüş ya da tamamen yıkılmıştır. Ayrıca, sıvılaşma nedeniyle tamamen yıkılmasa da bir kat zemine batan ya da yana doğru eğilen binalar da mevcuttur. 6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremler, yapısal dayanıklılığın tek başına yeterli olmadığını, zeminin taşıma kapasitesinin de en az yapı kadar önemli olduğunu göstermiştir. Bu depremler sırasında zemin sıvılaşması nedeniyle sağlam yapıların bile yıkıldığı gözlemlenmiştir.

Zemin sıvılaşması, yer altı suyu ile doygun gevşek kumlu veya siltli zeminlerin deprem esnasında taşıma gücünü kaybederek sıvı gibi davranmasıdır. Bu durum, zeminin yapıya destek olamamasına ve yapıların devrilmesine neden olur. Hatay’ın Amik Ovası, Adıyaman ve Kahramanmaraş’ın bazı bölgelerinde zemin sıvılaşması nedeniyle sağlam yapıların bile yer değiştirdiği, gömüldüğü veya yıkıldığı görülmüştür. Bu durum, zeminin yapıya etkisini gözler önüne sermiştir. Zemin sıvılaşması nedeniyle yapının temeli altında dengesizlik oluşmakta ve temel taşıyıcılığı kaybolmaktadır. Eğer kazıklı temel kullanılmadıysa bina yüzeyde kayma hareketi yapacak, sarsıntı büyüyecek ve yapı daha büyük bir yüke maruz kalacaktır. 

Zemin sıvılaşmasına karşı alınacak önlemleri yeni yapılacak yapılar ve mevcut yapılar temelinde ele almak gerekmektedir. Yeni yapılar yapılmadan önce detaylı zemin etütleri yapılmalı ve sıvılaşma riski olan zeminlerde kazıklı temeller tercih edilmelidir. Ayrıca zemin iyileştirme teknikleri uygulanmalı, yapılar Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY) 2018’e uygun projelendirilmelidir. Mevcut yapılarda ise öncelikle zemin etütleri ile risk belirlenmelidir. Riskli olan yerlerde Jet grouting, taş kolon gibi iyileştirme yöntemleri kullanılmalıdır. Drenaj sistemleri ile yer altı suyu kontrol altına alınmalı, mikropilot ya da kazık destek sistemleriyle temel güçlendirme yapılmalı ve yapısal takviye yöntemleriyle zemin-yapı etkileşimi azaltılmalıdır. 

İllerimiz için AFAD tarafından yayımlanan IRAP (İl Risk Azaltma Planı) raporlarında zemin  sıvılaşma haritalarının yapılmasına dair çeşitli maddeler yer almaktadır. Bu haritaların bir an önce çıkartılıp zemin sıvılaşması açısından riskli yerlerin belirlenmesi ve buna göre de gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Çünkü depreme dayanıklı bir yapı, sadece sağlam malzeme ve mühendislikle değil, aynı zamanda güvenli bir zemin üzerine inşa edilerek elde edilir. Zemin sıvılaşması riski göz ardı edilmemeli, mevcut yapılar da dahil olmak üzere tüm binalar bu açıdan değerlendirilmelidir