Sivil Savunma ve Afet Yönetimi

Pazartesi

Milli İstihbarat Akademisi Açıkladı: Modern Savaşın İki Cephesi: Sivil Savunma ve Siber Güvenlik

Milli İstihbarat Akademisi'nin Ağustos 2025 tarihli "12 Gün Savaşı ve Türkiye İçin Dersler" başlıklı raporu, günümüz çatışmalarının sadece füzeler ve bombalarla değil, aynı zamanda siber saldırılar ve bilgi manipülasyonuyla da yürütüldüğünü gözler önüne seriyor. İsrail ve İran arasında yaşanan 12 günlük savaş, hem fiziksel sivil savunmanın hem de dijital alandaki hazırlıkların bir ulusun kaderini nasıl belirlediğini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Ayrıca rapor İsrail ve İran arasında yaşanan 12 günlük çatışmayı analiz ederek, sivil halkın korunmasına yönelik hazırlıkların savaşın sonuçlarını ne denli etkilediğini çarpıcı örneklerle ortaya koyuyor.

Fiziksel Cephe: Hayat Kurtaran Sığınaklar ve Erken Uyarı Sistemleri

Rapora göre, savaşın en net derslerinden biri sivil savunma kapasitesinin önemidir. İsrail, sahip olduğu gelişmiş erken uyarı sistemleri ve ülke geneline yayılmış sığınaklar sayesinde İran'ın füze saldırıları karşısında sivil kayıplarını asgari düzeyde tutmayı başarmıştır. Bu hazırlık, fiziksel güvenliğin sağlanmasında kritik bir rol oynamıştır.

Buna karşılık İran, gelişmiş bir erken uyarı sistemine ve yaygın sığınak ağına sahip olmamanın ağır sonuçlarıyla yüzleşmiştir. Bu eksiklik, başta başkent Tahran olmak üzere yüzlerce sivilin hayatını kaybetmesine yol açmıştır. Fiziksel savunmadaki bu zafiyet, sivil halkı doğrudan hedef haline getirmiştir.

Siber Alan: Savaşın Yeni Cephesi ve Sivil Savunma Boyutu

12 Gün Savaşı, çatışmanın artık siber uzayda da aynı şiddetle yaşandığını kanıtladı. Rapor, İsrail'in siber ve elektronik harp (EH) unsurlarını hava saldırılarıyla tamamen bütünleşik olarak kullandığını, bunun da savaşın seyrini değiştirdiğini vurguluyor. Bu yeni cephenin sivil halk üzerindeki etkileri ise en az füzeler kadar yıkıcı olabiliyor:

Psikolojik Harp ve Dezenformasyon: Çatışmanın sivil savunma boyutunu doğrudan etkileyen en önemli siber taktiklerden biri psikolojik harekâttı. İranlı gruplar, İsrail'deki sivillerin cep telefonlarına sahte "Acil Durum" SMS'leri göndererek benzin istasyonlarında yakıtın tükeneceği ya da bir sığınakta bomba olacağı gibi asılsız bilgilerle panik ve kargaşa yaratmaya çalıştı. Bu durum, gerçek bir acil durumda halkın resmi uyarılara olan güvenini sarsma riski taşıyor.

Kritik Altyapılara Yönelik Saldırılar: Savaş sadece askeri hedefleri değil, sivil yaşamı doğrudan etkileyen altyapıyı da hedef aldı. İsrail ile ilişkilendirilen "Predatory Sparrow" (Yırtıcı Serçe) adlı hacker grubu, İran'ın devlet bankalarından birinin ana veri merkezine sızarak tüm verileri imha ettiğini duyurdu. Bu saldırı, ülke genelinde ATM ve kredi kartı işlemlerini durma noktasına getirerek geniş çaplı bir kaos yarattı ve sivil halkın gündelik yaşamını felç etti.

Bilgi Kirliliği: Her iki taraf da sosyal medyada bot hesaplar ve "derin sahte" (deepfake) gibi teknolojiler kullanarak yoğun bir dezenformasyon kampanyası yürüttü. Bu durum, halkın doğru bilgiye ulaşmasını engelleyerek sivil savunma çabalarını baltaladı.

Türkiye İçin Bütünleşik Savunma Dersleri

Milli İstihbarat Akademisi'nin raporu, bu tablodan hareketle Türkiye'nin savunma konseptini hem fiziksel hem de siber tehditleri içerecek şekilde bütüncül bir yaklaşımla ele alması gerektiğinin altını çiziyor. Türkiye için çıkarılması gereken dersler şunlardır:

Fiziksel Güvenlik Altyapısı: Ülke genelini kapsayan yaygın bir erken uyarı hattı kurulmalı , büyük şehirler başta olmak üzere ulaşımı kolay ve modern donanıma sahip kitlesel sığınaklar inşa edilmelidir. Metro istasyonları gibi mevcut altyapılar acil durumlar için hazır hale getirilmelidir.

Siber ve Dijital Dayanıklılık: Askeri amaçlarla da kullanılabilecek sivil teknolojiler denetlenmeli, mümkünse yerli alternatifler geliştirilmelidir. Özellikle kritik devlet kurumları ve personeli için yerli yazılım ve donanımlar zorunlu hale getirilmelidir. Kriz anında dijital dezenformasyona karşı hızlı doğrulama ve kamu bilgilendirme mekanizmaları kurulmalıdır.

Toplumsal Farkındalık: Halk, hem fiziksel tehditlere karşı (sirenler, sığınak kullanımı) hem de dijital tehditlere karşı (dezenformasyon, oltalama saldırıları) bilinçlendirilmelidir. Gerçek zamanlı ve güvenilir bilgilendirme mekanizmaları oluşturulmalıdır. Sivil savunma yalnızca teknik yatırımlarla sınırlı değildir. Halkın nasıl davranacağını bilmesi, söylentilere kapılmaması ve komşuluk temelli dayanışma ağlarının kurulması da hayati önemlidir. İran’da bu eksiklik, panik ve koordinasyon kaybını derinleştirmiştir. Ülkemizde eğitim kampanyaları, bilinçlendirme projeleri, tatbikatlar ve medya üzerinden yürütülecek hazırlık faaliyetleri öncelikli olmalıdır.

Göç ve İstihbarat Riskleri: Savaş dönemlerinde ekonomik açıdan kırılgan grupların yabancı istihbarat servisleri için daha açık hedef hâline geldiği görülmüştür. Ayrıca iç karışıklık, göç baskısını tetiklemiştir. Sınır güvenliği ve toplumsal entegrasyon kadar, ekonomik kırılganlıkları azaltacak sosyal politikalar sivil savunmanın tamamlayıcı unsurlarıdır.

Sonuç olarak, "12 Gün Savaşı" raporu, modern tehditlerin çok katmanlı olduğunu açıkça göstermektedir. Geleceğin savaşlarına hazırlanmak, sadece beton sığınaklar inşa etmekten değil, aynı zamanda siber kaleler kurmaktan ve halkı bilgi kirliliğine karşı donanımlı hale getirmekten geçmektedir. Türkiye'nin güvenliği, bu bütünleşik savunma anlayışını ne kadar hızlı benimsediğine bağlı olacaktır.

Yeni dönemin en büyük dersi ise şudur: Sivil savunma, artık savaşın ilk hattıdır.

Kaynak: https://mia.edu.tr/uploads/f/01082025_1.pdf