Su, sadece yaşamın değil, aynı zamanda toplumsal güvenliğin de temelidir. 2025 yılı itibarıyla Türkiye, giderek derinleşen su kriziyle yalnızca çevresel değil, aynı zamanda ciddi bir sivil savunma riskiyle de karşı karşıyadır. Kuraklık, baraj seviyelerinin düşmesi, tarımsal üretimin gerilemesi ve içme suyuna erişimde yaşanan zorluklar; afet yönetimi, halk sağlığı, gıda güvenliği ve sosyal huzur açısından stratejik tehditler oluşturmaktadır. Su kaynaklarının tükenmesi, sadece bireysel yaşamları değil; afet anlarında tahliye, yangınla mücadele, salgın hastalıkların önlenmesi gibi kritik sivil savunma faaliyetlerini de doğrudan etkilemektedir.